İlçede yaşam çok eskiye dayanır. Yapılan son araştırmalar Şile çevresinin tarih öncesinde ( Cilalı taş devrı) İskan edildiğini göstermektedİr.
Kefken ile Bulgaristan sınırı arasındaki Karadeniz sahil kesiminde yapılan prehistorik çalışmalarda, çeşitli yerlerde Paleolitik çağın muhtelif bölümlerine ve özellikle Epi-Paleolitik döneme ait bir çok konak yeri ve İşlik saptanmıştır (ESİN,1988). Buluntu yerlerinin sayısındaki artıştan, buzul sonrası dönemde ( yaklaşık M.Ö. 12000 İle 6000 arasında). Karadeniz kıyı şeridi üzerinde önemli bir nüfüs yoğunluğunun olduğu açıkça belli olmaktadır. Nitekim İstanbulun en eski buluntu yerleri arasında Şile'nin Ağva ve Sahilköy (Domalı) köyleri bulunmaktadır (ÖZDOGAN,1983).
Sahilköy üst paleolitik ve onu izleyen Epipaleolitik/Mezolitik devirlerinde konaklamaya elverişli bir yurt yeri olarak tespit edilmiştir. İstanbulun Anadolu yakasında ve Karadeniz kıyı şeridinde Orta Paleolitik devir buluntuları ile belirlenen Kefken, Ağva gibi konak yerlerinin bir çeşit devamı olan Sahilköy (Domalı) yurt yeri Özdoğan ve ekibi tarafindan, yüzey araştırmaları sırasında son yıllarda saptanmıştır. Marmara kıyısında Ambarlı'yı da içine alan bu kıyı konak yerlerinden biri olan Sahilköy, aynı adı taşıyan koyun kuzeyindeki kumluğun batısındadır (ÖZDOGAN,1983; HARMANKAYAJ979). Sahilköy'e ait yontma taş aletler, Göztepe ve Kazlar deresinin doğusuna rastlayan Dereağzı Tepesi üzerinde toplanmıştır. Çakmak taşlarından yapılmış aletlerin yoğunluğu fazla değildir. Bunlar kısmen Üst Paleolitiğin sonuna kısmen de Epipaleolitİk/Mezolitik devre ait olmalıdır (ÖZDOGAN,1983c
(Şekil 60-61). Ayrıca ilçede o dönem insanının yaşamı için elverişlı çok sayıda mağara mevcuttur. Nitekim Şevket Aziz KANSU da çalışmalarında tespit ettiği 6 mağaradan Feneraltı ve Tavanlı mağaralarının sondaj için az çok elverişli şartlar taşıdıklarını belirtmîştir (KANSU.WO).

Aynı alan içinde M.Ö. 6000 İle 1000 yıl başları arasında Kilyos civarında Ağaçlı kumluğu hariç hîçbir yerde yaşam izlerine rastlanılmamıştır. Edirne, Istanbul,İzmit müzelerine de bu dönemlerden hiç bir parça gelmemiştir. Bunlar gösteriyor ki bu dönem bölge için yerleşim açısından zayıf bir periyottur. Demir çağı başları ile yani M.Ö. l000 yıllanndan itibaren önceleri zayıf sahil yerleşmeleri; sonraları da Yunan kolonileri ile hızlı kıyı yerleşmelerinin çoğaldığını görmekteyiz. Bu dönemde boğazlar açılmış göl, olan Marmara ve Karadeniz'in tuzlu deniz ortamına geçmesi süreci tamamlanmış, kısacası ekolojik dengenin yeniden sağlanması sonuçlanmıştır.
İlçenin içinde bulunduğu; Sakarya Nehri, Istanbul Boğazı, Karadeniz ve Marmara Denizi arasındaki Kocaeli Yarımadası toprakları Bitinya memleketi olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle Bitinya'yı ve ilçenin ilk otokton yerleşenleri olarak Bitinleri detaylı bir şekİlde incelememiz gerekmektedir.
Bitinler denilen kavim Trakya kökenlidir ve M.Ö. 8 yy'da Anadolu'ya göç etmişlerdir. Daha önce bahsedildiği gibi Ş.A.K.ANSU, Bitinya iskan tarihini eski yontma taş çağı ( Paleolitik ) olarak belirtmektedir. Fakat Bitinya memleketinde M.Ö. 12. asırdan itibaren Bebrikler vardır. Yöre Bebrikya olarak anılırdı. Bunlar Friglerin yörede kalmış artıklarıdır. Buna gore M.Ö. 1200'den M.Ö. 700'e kadar İlçe sınırlarını da içine alan Kocaeli Yarımadası topraklarında Bebrik isimli bir Frig kavminin oturduğu kabul edilmektedir (BOSCH,1946). Bebrik ismi. Frig isminin aynıdır. Bebrikler M.Ö. 12. asırda Küçük Asya'ya (Anadolu'ya) göç eden Friglerin burada kalmış bakiyeleridir.
Bu arada Strabon Bitinlerle beraber Tin denilen bir kavimden bahseder. Tinler daima ve yalniz Bitinlerle beraber zikredilir. İsimlerindeki ses uyumu benzerliğinin de gösterdiği gibi Bitinlerle son derece yakın akraba olmaları lazımdır. Belki bunlar başlı başina bir kavim degil de, Bitin kavminin bir koludur. Tinler, Bitinlerle beraber Küçük Asya'ya göç etmişler ve Bitinya (Kocaeli) yarımadasında Bitinlerin yanında yerleşmişlerdir.
Tarih-i Tabii'sinin 5. kitabında Küçük Asya'yı tarif eden Plinius'a gore Tinler sahile Bitinler ise memleketin iç taraflarına yerleşmişlerdir.
Prof. BOSCH da Bitinlerin guneyde yerlesmeler yaptiklarını, Tin'lerin ise kuzeyde sahillerde yerleşmeler oluşturduklarını belirtmektedir.

Şile çevresi alçak, çok parçalı ve engebeli bir yüzey şekline sahiptir. Bilhassa iç kesimleri geçit vermeyecek derecede çok yoğun ormanlarla kaplıdır. Münakaleye deniz yolu daha musaittir. Şile İçin ulaşım ve ticarette tercih ve zorunluluk 20. y.y. oıtalarına kadar daima denizyolu olmuştur. Şile şehrinde ilk yerleşimin büyük bir ihtimalle denizci bir kavim tarafından olması gerekmektedir. Nitekim Milet'ler M.Ö. 8. y.y.'da Marmara denizi kenarlarında bir takım ticaret kolonileri kurmuşlardır. M.Ö. 7. y.y.'ın birinci yarısında ise yine miletler bu kez Karadeniz'e açılmış, Karadeniz sahillerinde birçok devamlı ve kuvvetli kıyı sehirleri kurmuşlardır. İşte Şile Merkezi de bu dönemde Yalı, Uçurumaltı veya Tavanlı mağaraları mevkii olarak isimlendirilen yerlerden bir, ikisi veya her üçünde birden küçük bir ticari şehir olarak kurulmuş olmalıdır (HILLER.GAERTRİNGEN, 1591). Denizle ilgilenmeyen üstelik Milet denizciliğinden yararlanma yoluna giden çevre sakinleri Bitinler ve Tinler bu yerleşmeye hoşgörü ile bakmışlardır. Bitinler ve Milet denizcileri arasında sıkı bir tıcari faaliyet olması büyük bir ihtimaldir (BOSCH, 1946).
Şile antik çağda iki defa İstilaya uğramıştır. Birinci istila eski Yunanlıların Pers seferinden geri dönüşlerinde komutanları Xenophon tarafından , ikincisi ise kıyı şeridini takip ederek ilerleyen Roma komutanı Lucullus tarafindan gerçekleştirilmiştir (BELER,1988).
Bitinya ülkesi ve Şile M.Ö. 7. y.y. sonlarında Lidya, M.Ö. 545'den sonra ise Persler tarafindan işgal edilmiştir. Persler eski Atinalılara yenilince M.Ö. 448 yılında Bitinya toprakları ve Şile tekrar Bitinyalıların eline geçmiştir.
M.Ö. 3. y.y.'da ise Galatların Bitinya topraklanna saldırıları vardır. Tüm bunlara rağmen Bitinler bağımsızlıklarını bir ölçüde korumuşlardır. Daha sonraki Makedonya ve Selenikos yönetimlerine de boyun eğmediler. Küçük kabile devletini M.Ö. 3. y.y.'da güçlü bir Helenistik Krallığa dönüştürdüler. M.Ö. 2. y.y. başlarında en parlak dönemi yaşadılar.
M.Ö. 74'lerde IV. Nİkomedes, Bitinya krallığını, VI. Mitridates'den koruması için Roma'ya bıraktı. Romalılar Mitridates'i kovdular ve Bitinya-Pontus adlı yeni bir yonetim kurdular. Romalılar döneminin izleri hala Şile'de görülmektedir. M.S.3. y.y.'da Dogu Roma imparatoru Diokletianus zamanında(284-305), İnkese, Sofular gibi Şile mağaraları ilk inanan hırıstıyanlar için tabii korunaklar olmustur. Zira Diokletianus Hıristiyanlığı benimsemiyordu. Gurlek Mağarası Doğu Roma askerlerinin yakaladığı ilk inanan Hıristiyanları hapsettikleri bir cezaevi gibi kullanılmıştır. Tutsaklara verilen yemek ve su kapları ile insan kemikleri, 1985 yılında tarafımızdan bu mağaranın girişine yakın bir yerinden toplanmıştır. Sofular Magarası binlerce kişiyi gizleyebilecek büyüklüktedir. Mağaranın tetkikinde o dönemin izi • hala görülmektedir. Bu mağara Xenophon'un "Anabasis" adlı kitabında da söz edildiği gibi Xenophon'un ordusu ile Pers seferinden sonra 10.000 askeri ile Bitinyalı'ların önünden kaçarken saklandığı mağaradır(BELER,İ988).
Selçuklu Türkleri Kutalmışoğlu Süleyman Şah ile 1090 senesinde Şile'yi ele geçirdiler. 1097 senesinde ise I. Haçlı orduları Şile'yi Selçuklulardan geri almıştır. Bundan sonra Haçlıların, 13. y.y. başında da kısa bir sure için Latin egemenliği vardır.
Daha sonra 14. y.y.'a kadar Şile, Bizans uç kalelerinden biri olarak Bizanslıların hakimiyetinde kalmıştır. Orhan Bey zamanında Heciz, Sarıkavak ve Teksen kaleleri alınmıştır. Şile, kalesi ve sağlam tabyalarıyla korundugundan ayrıca morfolojik konumunun da müdafaya uygun olmasından dolayı Şile Şehrinin fethi ancak Yıldırım Beyazıt döneminde olmuştur.
Kocaeli Yanmadasının büyük bir bölümü 1327'de Akçakoca Bey tarafından alınır ( İzmit şehri ve Şile kazası hariç ). İzmit Şehri bir kaç yıl sonra Orhan Bey tarafindan alınmasına karşın Şile Yıldırım Beyazıt dönemine kadar alınamamıştır. Fakat Şile çevresi Orhan Bey zamanından itibaren Anadolu'dan getirilen Turkmen aşiretleri tarafından iskan ettirilmiş, yöre Türkleştirilmeye başlanmıştır. Şile civarında değişik yerlere yerleşen Turkmen aşiretlerinin lâkapları kurdukları yerleşim birimlerinin de ismi olmuştur. Hasanoğulları ( Hasanlı köyü ). ÇENGİLLİOĞULLARI ( Çengilli ), Gökçeler (Gökçe Köyü), Gökmenler (Gömaslı Köyü), Çıtaklar (Çataklı Köyü), Karamanoğulları (Karamandere Köyü), Yakupoğulları ( Yakuplu ), Ekşioğulları ( Ekşiköy ), İsaoğulları (İsaköy ) gibi... Kocaeli ismide yarımadayı fetheden kumandan Akçakoca'dan gelir ( Şehrin Akçakocaeli veya Akçakocaili olarak konulmuş olan ismi daha kısa bir şekilde Kocaeli olarak benimsenmiştir. Kocaeli ismi î924 yılında resmileştirilmiştir ).
Milliyet Büyük Ansiklopedi. 9. cilt. s: 3174
Birinci Murat zamanında tüm Trakya ve Balkanlar tamamen alınmış, Macaristana kadar ilerlenmiştir. Bu dönemde Bızans'ın elinde sadece Istanbul ve Şile kalmıştı (ÖZTUNA,1983).