|

Bizans'ı kıstırma ve İstanbulun fethi daha Osman Bey zamamnda bile düşünülüyordu. Genişleme, yeni fetihler, ilerlemeler hep bu istikamette bilincli yapılmıştır. Yıldırım Beyazıt İstanbul'un fethı için çok çabalamıştır. Kocaeliye geçip İstanbul'a doğru ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, etrafi tamamen Türkleşmiş olan Şile kasabasını da alırlar. 139I yılında Kara Timurtaşpaşa oğlu Yahşi Bey mühim bir kuvvetle Şile'yi kuşatır, kısa zaman sonra kasaba düşer. Yahşi Bey burada bir miktar asker bıraktıktan sonra Istanbul kuşatmasına katılmak üzere Istanbul üzerine ilerler. Bu sıralarda Anadolu'da tam bir birlik yoktur. Bilhassa Kadı Burhanettin çok sorun çıkarıyordu. Yıldırım Beyazıt Anadolu'daki birliği sağlamak üzere 3. Anadolu Seferine çıkar. Bu sırada Bizanslılar Şile üzerinde tekrar egemen oldular
1395 yaz ayları boyunca kuşatması devam eden ( İstanbul'un ) Bİzans'ın Osmanlı Türkleri tarafindan muhasarası Avrupa'yı ayaklandırmıştır. Avrupa'da adeta panik yaşanıyordu. Her şey Bizans'ın can çekiştiğini gösteriyordu.
Anadolu'da birliği tesis eden Osmanlı kuvvetleri tekrar Istanbul üzerine yürür. Bu sırada yine Yahşi Bey 1395 yılında Şile'yi ikinci defa fetheder. Yine bu zaman içinde Yıldırım Beyazıt da Anadolu Hisarını yaptırmıştır. ( Şile fatihi Yahşi bey, Niş'ide alan çok değerli bir komutandır. 1402 Ankara Savaşında son ana kadar mücadele etmiş daha sonra şehit olmuştur. ).
Niğbolu seferi sonu Istanbul 3. defa kuşatılır. Bu kuşatma ilk iki kuşatmadan daha kuvvetlidir. Niğbolu'dan fidye karşılığı serbest bırakılan Fransız mareşali Boucicauit 1399'da Bizans'ın yardımına Venedık ve Ceneviz gemilerini de alarak gelir. Fakat bir sonuç almadan Paris'e döner. Bunun üzerine imparator 2. Manuel 1399 yılında yardım bulmak için Avrupa'ya gider. Fakat hiç bir yardım bulamadan on üç ay sonra geri döner (Ocak 1401)-Dönüşte çok ağır bir anlaşmayı Osmanlılarla imzalamak zorunda kalır. Buna gore:
1- 10.000 Dukalık vergi çok daha arttırılacaktır. 2- İstanbul'da yaşayan 7.000 Müslüman nüfüs için varolan üç camiye ilave olarak bir cami ve bir mahkeme daha yaptırılacaktır.
3- Bizans'dan yeni alınan Şile, Silivri gibi Bizans kasabalarının Turk toprakları oldukları tasdik edilecektir.
Sonuçta bu anlaşma ile Şile'nİn Türk toprakları olduğu 1401 yılında resmileştirilmiştir(ÖZTUNA,1983).

1640'da Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Şile'den şöyle bahsetmektedir: "Erve ': Kocaeli sancağı sınırında nahiye ve su-başılıktır. İskelesi başında bir camii, bir hanı, kirk elli mahzeni. yüz adet bağlı bahçeli, kiremit döşeli evleri vardır. Kıblesi de doğu tarafı bağlı bahçeli ormanlardır.
Burada su alıp, yine Anadolu kenarı ile sandallar ile kürek çekerek 36 milde (Şile) kasabasına geldik. Burası, Kocaeli toprağında, kazadır. Paşa hâsıdır. Yeniçeri sedan vardır. Altıyüz kadar mâmur, kiremitlı, güzel evleri vardır. Her ev, bağlı bahçelidir. İskele başında kiremitli ve bir mınareli câmii vardır.
Oradan ( Kefken ) kasabasına vardık. Bunun da hamam, han ve dükkânları vardır. takat o kadar mâmûr bir kasaba değildir. Kocaelinin iskelesidir (ZILLÎOGLU, 1972)."
Şile, I. Dünya Savaşı'na kadar 500 yıl boyunca Türkler'in yönetiminde rahat bir yaşam sürmüştür. Bu savaş sonunda yenilen Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmıştı. Mütarekeye göre Şile de. Boğazlar bölgesi sayılmış ve Ingiliz'lerin denetimine bırakılmıştır.
Osmanlı Meclisince 16 Mart 1920'de" Misak-ı Milli"nin ilânı üzerine Istanbul ile beraber İngiliz'ler tarafindan işgal edilmiştir.
0 güne kadar Türkler'den kardeşlik ve dostluk gören Bizans artıgı Rum halkı İngiliz"lerden aldıklan cesaretle Şile ve çevresini Yunanistan'a İlhak için faaliyet göstermeye başlamışlardır.
Bir Rum polis subayı olan Kaçaros Yunanistan'dan aldığı emirle 250 kişilik bir ilhak birliği meydana getirmiştir. Kaçaros İngiliz işgal kuvvetlerinden gördüğü himaye ile, bölgenin âsâyişini sağlamakla yükümlü 150 kişilik Osmanlı jandarma birliğini bozguna uğratarak dağıtmıştır.
Bunun üzerine başsız ve zabıtasız kalan Şile'de, cesareti ile tanınan Kamber Ağa adında biri yönetimi ele almışsa da âsâyişi sağlayamamıştır.
Bu durumdan faydalanmak isteyen ve savastaki Yunan ordusundan kacarak Yenikoy'de gizlenen askerlerle Rum halkı, işbirliği ederek 25-30 kışilik çeteler kurmuşlar Bu çetelerden başlıcaları Panarin, Delyanı, Deli Ariste, Terzi Dimitri, Yazıcı Aşisti çeteleriydi. Bunlara yataklık ve jurnalcılık eden milliyetini yitirmiş bir kaç Turk de vardı
Bu çetelerin basmadıkları köy, yapmadıkları rezalet kalmamıştır. Para. silah yiyecek ve eşya toplamak için çocuk, kadın ve sakat ayırmaksızın halka işkence yapmışlardır Eli silâh tutabilen erkekleri Anadolu'daki Kurtuluş Ordusunda bulunan müdafaasız Turk köylerine giren çeteler, silâhlarıni vermek istemeyenleri bacaklarından ağaçlara asmışlar altlarına saman dökerek yakmışlar ve dumanla boğmak istemişlerdir.
Şİle'deki bu durumu öğrenen Beyoğlu Jandarma Komutanı K.Ali Rıfat Bey gizlice bir örgüt kurarak başına Yüzbaşı Yusuf Bey'i getirmiştir.
Yusuf Bey, çevre halkından derlediği 55 kişilik gönüllü jandarma kuvvetleri ile Kaçaros emrindeki 250 kişilik Yunan birliğini izlemiş ve Şile'de yaptığı bir çarpışma sonucunda Kaçaros'u denizyolu ile İstanbul'a kaçırmıştır ( 1921 ).
Bundan sonra Şile'nin yönetimini Yüzbaşı Yusuf ele almıştır. Turk ordularının Anadolu'daki başarılı durumunu dikkate alan İngilizler çevre halkının bu tutumuna göz yummuşlardı.
Diğer küçük çete birlikleri Rum Yeniköy'ü ile Kartal'ın Rum Paşaköy halkı tarafindan korunduklarından bir türlü ortadan kaldırılamamıştır.
Türk jandarmalarının bulunmadıkları yerlerdeki savunmasız köylere yapılan baskın ve işkenceler. Dumlupınar Zaferine kadar devam etmişti. Dumlupınar'da Yunanlılar'ın kesin olarak yenilip imha edildiklerine dair haberler çevrede duyulunca yıllardır çektiklerini unutamayan halk silâhlanmış, son Bizans artığı Rumları köy ve kasabalardan kovmuşlardı. Yerlerini terkeden Rum'lar köy ve kasabalarını sinsice ateşe vererek yakmışlardır (AKSEL,1995;UYKUCÜ, 1979)"
Şile, Mondros Mütarekesi hükümleri gereğince 1918'de silahtan arındırılan Boğazlar bölgesi sınırları içine alınmış ve İngiliz'lerin denetimine verilmişti. Şile 1920'de uğradığı İngiliz işgalinden, Turk ordularının İzmir'e girişinden sonra Istanbul üzerine yürüyen III. Kolordu birliklerinden bir süvarı tümeni tarafindan 7 Ekım 1922'de kurtarılmıştır.
19.yy. Osmanlı kayıtlarına gore Şile kazası 1846'da Zaptiye Müşirliğine bağlıydı.
1876'da Şile kazasının Dersaadet Şehremaneti'ne bağlandığı görülür. 1877 Devlet salnamesinde ise Şile, Zaptiye Nezaretine bağlı Üsküdar Mutasarıflığı'nın kazalanndan biridir. Şile kazası, 1918'de Istanbul vilayetinin Üsküdar Mutasarıflığına bağlıdır. 1924'de bütün sancaklar ( mutasarıflık ) vilayet yapıldığında Şile'nin Üsküdar'a bağlılığı devam etmiştir. 1926'da yapılan yeni düzenlemeyle Üsküdar kaza haline getirilip Istanbul vilayetine bağlanınca Şile kazası da Üsküdar'la aynı yapı içinde yer almıştır (AKSEL,1995).
Ayrıca Sile, Cumhuriyetin kuruluşu ile oluşturulan ilk belediyelerden bİridir (1923 ) (AK.SEL, 1995).
|
TÜM ŞİFALI BİTKİLER, BİTKİSEL CİLT BAKIM VE BİTKİSEL SAÇ BAKIM ÜRÜNLERİ,HASTALIKLARINIZA BİTKİSEL REÇETELERLE ALTERNATİF TIPTA YARDIM ALABİLECEĞİNİZ ŞİLENİN YÜZ AKI BAHARATÇINIZ KADİR BAHARAT OLARAK İNTERNET SİTEMİZ
www.aktarsultanbeyli.com
LİTFEN D İ K K A T !!!! Sağlığınıza gerçekten değer veriyorsanız, özellikle, önemli sonuçlara yol açabilecek hastalıklarda doktora görünmeyi ihmal etmeyiniz! Basit bir rahatsızlık sandığınız belirtiler, yaşamsal önemde bir hastalığın ön belirtile
ri olabilir!.. Hastalıkların teşhisi ve tedavisi yalnızca uzman tıp doktorlarınca gerçekleştirilebilir!.. Lütfen bu konuyu göz ardı etmeyiniz!.. Bu site deki bilgilerin hiç biri hastalıkların teşhisi veya tedavisi amacıyla yazılmamıştır. Bitkilerle yapılan tedavi sadece vücuda bir destek amacı iledir. Bir tıp doktoruna teşhis koydurmadan burada verili bilgiler ile, şikayetiniz ne olursa olsun kendi kendinizi tedavi etmeye kalkmayınız.
|
|